Bu yazıda, sanayinin lokomotiflerinden olan demir-çelik sektörünün ekonomideki yeri ve sektörde ortaya çıkan bazı vergisel durumlardan/sorunlardan bahsedilecektir.

Ülke sanayisine ve buradan da ülke ekonomisine yön veren sektörlerin başında gelen ve metal sektörü içerisinde yer alan demir-çelik sektörü, birçok sektöre girdi sağladığı için sanayinin lokomotif sektörü niteliği taşımaktadır. Demir-çelik sektörünün başını çektiği ana metal sektörü; makine, otomotiv, elektronik, kimya, savunma, havacılık, madencilik, inşaat ve ulaşım sektörlerine temel girdi ve hammadde sağlamaktadır. Birçok sektör, üretim sürecinde demir-çelik sektörüne bağlıdır. Bu nedenle demir-çelik sektörü stratejik özellikler taşımaktadır. 

T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının yayımladığı güncel Demir Çelik Sektör Raporu (2020)’ye göre 2019 yılı itibariyle Türk çelik sektörü çelik üretiminde dünyada 8. sırada, Avrupa’daki çelik üreticileri arasında ise Almanya’dan sonra 2. sırada yer almaktadır. Demir-çelik sektöründe 2019 yılında %9.6 oranında daralma olmuştur. Dünyada 2019 yılında toplam ham çelik üretimi 1.87 milyar ton olarak gerçekleşmiş olup, Türkiye’de ise 2019 yılında 33,7 milyon ton sıvı çelik üretimi yapılmıştır. Türkiye açısından sektörde kapasite kullanım oranı %72 seviyesine ulaşmış durumdadır. Sektör, hâlihazırda 45.000 kişiye istihdam sağlamakta olup önemli bir konumdadır.

Demir-çelik sektörüne bakıldığında; sermaye ve teknoloji yoğun yatırımlar gerektirmesi, sektör içinde yer alan alt sektörlerin birbirlerine bağlı olması, rekabetin yüksek olması, karlılığın düşük olması, üretim yerlerinde yerleşim açısından yoğunlaşmanın oluşması ve kamu öncülüğünde gelişmiş bir sektör olması gibi temel özelliklere sahip olduğu görülmektedir.

Yeterli hurda metal hammaddesinin yurt içinden temin edilememesi, yoğun olarak ithal hammaddenin kullanılması ve girdi fiyatlarının kur dolayısıyla artması demir-çelik sektöründe maliyetlerin artmasına neden olmaktadır. Yine üretim aşamasında elektrik enerjisi fazla kullanıldığından enerji maliyetleri sektör için önemli bir paya sahiptir. Bu noktada elektriğin nispeten pahalı olması üreticiler için dezavantaj oluşturmaktadır. Sektördeki diğer bir durum ise taşıma maliyetleri ile ilgilidir. Demir-çelik ürününün ağır olması ve taşınma zorunululuğunun bulunması nedeniyle taşıma maliyet ve işlemleri de önemli bir durumdur. 

Ülkemizde demir-çelik üretim sürecinde hurda demir yoğun olarak kullanıldığından (üretim tesislerinin maliyetleri içerisinde hurda demirin payı %70’den fazla olduğundan), işletmeler yurt içinden yeteri kadar hurda demir girdisini karşılayamamaktadır. Bu nedenle işletmeler hurda demir ihtiyacını yurt dışından karşılamakta ve bu noktada sektör ana girdide ithalatçı durumunda kalmaktadır. Bu doğrultuda da Türkiye sektörde büyük bir hurda ithalatçısı konumundadır. 

Demir çelik sektöründe üretim maliyeti içerisinde yer alan ve yüksek paya sahip temel unsurlar sırasıyla; hurda, enerji ve işçilik olarak belirtilebilir. Demir-çelik sektöründe hammadde ithalatının yüksek olması, enerji fiyatlarının yüksekliği, girdi tedarikinin güçlüğü, yatırım ve üretim imkânlarının yeterince desteklenmemesi (teşviklerin fazla olmaması), üretim maliyetlerinin yüksek olması gibi unsurlar sektörün büyümesini etkilemekte ve sektörün rekabet etme gücünü sınırlandırmaktadır. Dolayısıyla sektörde faaliyet gösteren birçok mükellef vergi mevzuatında yer alan düzenlemeleri farklı amaçlarla kullanarak ekonomide kayıt dışılığa yol açmakta ve vergi kayıp ve kaçağına sebebiyet vermektedir. 

Hurda teslimlerinin Katma Değer Vergisi Kanunu’na göre istisna olduğu göz önünde bulundurulduğunda, demir-çelik üreten mükelleflerin genel olarak sadece enerji alımları katma değer vergisine tabi olmaktadır. Ancak mükelleflerin üretim süreci sonucunda ortaya çıkan mamul teslimleri ise Katma Değer Vergisi Kanunu’na göre genel oranda (% 18 oranında) vergiye tabi olmaktadır. Bunun sonucu olarak da mükelleflerin teslimleri üzerinden hesapladığı katma değer vergisi, alışlarında yüklenilen katma değer vergisinden daha fazla olmakta ve sektörde genel itibariyle ödenmesi gereken katma değer vergisi yükümlülüğü doğmaktadır.

Hurda demirin ilk alımında maliyetinin düşük ve sektörel karlılık oranının ise yüksek olmasından dolayı, hurda demir sektöründe karlılığın gizlenerek vergi ödememek amacıyla sahte belge kullanımı yaygın hale gelmektedir. Süreç içerisinde vergiden muaf esnaftan yapılan mal alımlarının sahte fatura düzenleyicisi işletmelerden temin edilen sahte faturalarla belgelendirilmesi ise tahmin edileceği üzere çok olası bir durumdur. Sektördeki bu aksaklıklar nedeniyle hurda sektörü kayıt dışılığın, sahte belge düzenleme ve sahte belge kullanma eğiliminin yüksek olduğu bir alan durumuna gelmektedir.

Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı ödenmesi gereken katma değer vergisi tutarı yüksek çıkan mükellefler vergi kayıp ve kaçağına farklı yollarla sebebiyet vermektedirler. Mükellefler her ne kadar kısa vadeli düşünüp vergi kayıp ve kaçağına sebebiyet vererek maddi kazanç sağlasalar da, vergiye ilişkin zamanaşımı süresi olan 5 yıllık süre içerisinde vergi incelemesi ile karşılaşacaklarını unutmamalıdırlar. Bu noktada demir-çelik sektöründe faaliyet gösteren mükelleflerin yüksek tutarlarda vergi cezaları ile karşılaşmamaları için faaliyetlerini vergi kanunlarına uygun olarak yürütmeleri yararlarına olacaktır. Hatta sadece vergi ve ceza ile değil, yaptıkları işlemler eğer vergi kaçakçılığı kapsamında olursa hapis cezası ile de karşılaşabilirler. 
 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.